6 Aralık 2013 Cuma

Yaşamak Sanatı




Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,
Bütün evrene karışırcasına,
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır,
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana....

Etkisinde kaldığım ve kime ait olduğunu ararken de, şu satırları yazarken bulduğum Ataol Behramoğlu (1942). Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var adlı şiiri kesinlikle okumalısınız. Sadece son dörtlüğü burdan paylaşabildim, mümkün olduğunca bu şiiri her yerden paylaşmaya çalışıyorum.  İçinde yaşam sevinci, yaşam tutkusu, ve öğrenme aşkını taşıyan başka bir şiir daha olamaz sanırım. Yaşamın kaynağının hep içimizde var olan ve istersek ortaya çıkarabileceğimiz tutku olduğunu ve ne kadar sıkıca sarılırsak da hayata kendimize nasıl büyük bir armağan bahşediriz kendimize.

Hayat aslında hepimiz için başladığımız andan bitiş çizgimize dek içine kattıklarımızla örülü bir puzzle’dan ibarettir. İster bu puzzle’ın parçalarını kolaylıkla birleştirir tadına varırırız hayatın, istersek de karmakarışık hale sokar, iyice zorlaştırır, kendimizi yorarız. Aslına bakarsak da hepimiz kendi masalımızı yaşarız. Ve herkes de kendi masalının kahramınıdır aslında. İçine başarılar, yaşama azmi, sevdiğimiz uğraşılar, yaşam sanatını katarak yoğururuz. Ve dimdik ayakta durmayı başaran, çok güçlü kahramanlarımızı yaratırız.Ve bu kahramanları yaratırken de en büyük gayemiz kimseden bir şey beklememek olmamalıdır ki eğer mutlu olmayı gerçekten istiyorsak. Kimseden bir şey beklemeden yön vermeliyiz hayatımıza ve çizmeliyiz rotamızı.Eğrisiyle, doğrusuyla sadece kendi fikirlerimizle, kimsenin etkisi altında da kalmadan.

Beklenti ve umut terimleri içiçe gibi görünse de, aslında bir o kadar da birbirinden uzaktırlar. İçimizde azıcık umut ışığı sönük olsa hayata dair, gözlerimiz yarım bakar, hevessiz ordan oraya sürüklenir, buluruz kendimizi. Umut hiç kaybolmamalı, ama başkalarından da birşey beklerken bulmamalıyız kendimizi. Beklenti olmazsa, hayal kırıklığı da olmaz böylece. Ama öyle büyük umutlarımız olmalı ki içimizde, öyle büyük hedeflerle yola çıkmalıyız ki, sırtımıza gerektiği kadar yükü almalıyız çoğu zaman. Bu da bizi yarın ki işlerimize, azimle bağlanmamıza sebep olur. Uykudan kalkıp da, kulağına fısıldar sana, sonra da her gün, hergün, bir bakmışsın ki aslında yaptığın görev bilinci senin için yaşam sanatı haline gelmiş.
     

(Picasso, Bull fight, 1934)

Yaşamak aslında başlıbaşına bir sanattır. Ve herkes de anlayamaz bu sanatın dilinden. Biraz renk, biraz melodi gerektirir. Birazda mizah... Mizah kattın mı işin içine, azıcık da gülümseme, (biraz yemek tarifi gibi oldu amaJ) tadından geçilmez.

Yıllar yılı anlatılır, türlü  türlü hikayeler yazılır, çizilir. Romanlara konu olur, içimizdeki ışıktan söz edilir. Yaşam kaynağında, saklı tutulan güçte bizizdir. Tüm kehanet biz de saklıdır. Sonsuz enerji birikimidir. Huzur da zaten içinde...Enerji de sonsuzca akmaya hazır seni beklerken. Tek yapman gereken off tuşunu on modunagetirip, enerji akımına gönülden destek vererek başarmak, sonrasında da bunun devamlılığını koruyabilmek. Söylemesi çok kolay, başarması çok zor denilir belki de ama denemeden de bilinemez ki. İnançla başlar herşey, inanmaktan gelir tüm zaferler. Önce içimizdeki huzuru yakalamayı başararak, kendimizi severek, kendimizle hesaplaşarak bazen de ve çok iyi tanımaya çalışarak muaffak olunabilir. Ama bazen de zaferler beklediğiniz anlarda değilde, pes etmeye hazırlandığınız dakikalarda, kim bilir belki de bir tılsım harekete geçirici olarak güce güç katarak, ansızın sizinle olacaktır. Kimi zaman da öyle bir yıkım olduğunu varsaymalarınızda, kimi sert başarısızlıklarınızda ansızın çıkagelen başarılar, güzel haberler, hayatın asıl güzel anlarıdır. İşte hayatın gerçeği, kaybedişleri başarılara çevirebilmekte ve devamlılığını koruyabilmekte saklıdır. Çok güzel bir sihir dir aslında inanç. İnanmak başarmanın yarısıdır. Diğer kısmı da başlamaktı.O halde nerdeyse tamamı bitti sayılır mı dersiniz nerdeyse aslında? Çok güzel bir matematik denklemi de denilebilir;başlamak işi bitirmenin yarısı ise, diğer yarısı da inanmaktan gelir. O halde şöyle bir denklem çıkar ortaya:

Başlamak        = Hedefin yarısı
İnanmak          = Hedefin yarısı
Başlamak + İnanmak  =Gerçekleşen hedef

Ne kadar karışık denklem değil mi? Aslında yazılması da, söylenmesi de basit gibi görünen ama aslında bir o kadar zor olabilir. Denklem oturdu mu, başaramayacağın şey de yoktur. Kimsenin sana inanmasına da gerek yoktur, senin kimseye kendini inandırmana da. Bu gücü, bu sihiri, öylesine doğru zamanlarda doğru bir şekilde kullanırsak her şey elimizdedir. Farkederiz ki; başarıya giden yol da biziz, yaşamın kaynağı da, beklentisiz yaşamak adına aldığımız kararları gerçeğe dönüştürecek olan da. Hedefi çizdin mi, rotanı belirledin mi kendine, önüne senden başka engel çıkamaz başka.



Ataol Behramoğlu(1942)

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana